FIRTINALI FAKAT ŞEREFLi BiR HAYAT Hüseyin Nihal Atsız (Atsız), 12 Ocak 1905’te
İstanbul’da Kadıköy’de doğdu. Babası bahriye (deniz) subayı Nail Bey, annesi
Fatma Zehra Hanımdır. İlköğrenimini Kadıköy’deki çeşitli okullarda, orta
öğrenimini Kadıköy ve İstanbul sultanilerinde yaptı. Buradan mezun olunca Askeri
Terbiye’ye yazıldı. Bu okulun 3.sınıfında iken, Arap asıllı bir subaya selam
vermeyi reddettiği için okuldan çıkarıldı. Daha sonra İstanbul Darülfünunu
(Üniversitesi) Edebiyat Fakültesi’ne yazıldı. Bu fakülteden 1930 yılında mezun
olunca, Türkiyat Enstitüsü’nde, hocası Köprülüzade M.Fuat Beyin asistanı oldu.
Ancak diğer hocası Zeki Velidi (Togan) Beyin Türk Dil Kurultayı’nda maruz kaldığı
hücumlara tepki olarak çektiği telgraf sebebiyle asistanlıktan çıkarıldı (1933). Atsız, önce Malatya Ortaokulu’nda Türkçe, daha sonra
Edirne Lisesi’nde Edebiyat hocalığına tayin edildi. Edirne’de iken Orhun dergisini
yayımladı (1933-1934). Bu dergi, daha önce yine kendisinin yayımladığı Atsız
Mecmua’nın (1931-1932) devamı niteliğindeydi. Her iki dergi de Türkçülük
ülküsünü güçlendirmek ve yaygınlaştırmak amacıyla çıkarılmıştı. Ancak dil,
edebiyat, tarih, halkbilim, yazım konularındaki yazılar ve şiirler de bu dergilerde
yer alıyordu. Orhun’un 9.sayısındaki, resmi tarih tezini eleştiren bir yazı
sebebiyle dergi kapatıldı. Atsız da bakanlık emrine alındı. Nihal Atsız, bundan sonra dört yıl kadar Deniz Gedikli
Hazırlama Okulu’nda Türkçe öğretmenliği yaptı. 1938’de bu işinden de
uzaklaştırıldı. Kendisine resmi hizmet kapısı kapanınca Özel Yuca Ülke ve
Boğaziçi liseleri gibi okullarda öğretmenlik yaptı. “Türk Tarihi Üzerinde
Toplamalar” ve “Türk Edebiyatı Tarihi” adlı ilmi kitapların yanı sıra birçok
broşür yayımladı. Komünistlerle şiddetli bir fikir mücadelesine girişti.
Tanrıdağ, Çınaraltı gibi milliyetçi dergilerde yazılar yazdı. 1943’te Orhun’u
yeniden yayımladı. Bu derginin 15-16. sayılarında dönemin başbakanı Şükrü
Saracoğlu’na hitaben yayımladığı açık mektuplarda, milli eğitimde solcuların
nasıl yuvalandığını örneklerle gösterdi ve Milli Eğitim Bakanı Hasah-Ali
Yücel’in istifasını istedi. Devrin iktidarı, bunun üzerine, açık mektuplarda adı
geçen hikayeci Sabahattin Ali’yi, Atsız aleyhine hakaret davası açması için
teşvik etti. Bir taraftan da Orhun dergisini kapattı. Atsız-Sabahattin Ali davası
büyük yankılar uyandırdı. Ankara’daki üniversite gençliği Atsız’ı
desteklemek ve Komünistleri protesto etmek için 3 Mayıs 1944’te büyük bir gösteri
yaptı. Hükümet bu gösteriyi şiddetle bastırdı, birçok milliyetçi genci
gözaltına aldı. Hemen ardından Türkçülerin tutuklanmasına başlandı. Atsız ve 22
arkadaşı “hükümet darbesine teşebbüs” suçlaması ile yargılandı. Atsız,
sorgusu sırasında, lağım sularının akıtıldığı bir zindana konularak yedi gün
boyunca işkenceye maruz kaldı. Askeri mahkeme, Türkçülerin birçoğunu çeşitli cezalara
çarptırdı. Atsız da 6 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı. Ancak, Askeri
Yargıtay bu kararları bozdu. Yeniden görülen dava sonucunda bütün Türkçüler ve bu
arada Atsız da beraat ettiler. Ancak, Atsız, uzun süre öğretmenlik mesleğine
dönemedi. Türkiye Yayınevi’nde çalıştı ve önemli Osmanlı tarihlerinin
neşirlerini hazırladı. 1950-1951 öğretim yılının başında Haydarpaşa Lisesi
edebiyat öğretmenliğine getirilen Atsız, burada iki yıl görev yaptı. Bu defa da, 3
Mayıs’ın kutlanması için Ankara’da verdiği ilmi bir konferans bahane edilerek
öğretmenlikten alındı ve Süleymaniye Kütüphanesi’ndeki görevine iade edildi
(1952). Burada 17 yıl çalıştıktan sonra 1969’da emekliye ayrıldı. Atsız’ın en tanınmış eseri, milliyetçi bir neslin
yetişmesinde önemli rol oynamış bulunan “Bozkurtların Ölümü”dür. Bu romanın
devamı niteliğinde “Bozkurtlar Diriliyor” ve “Deli Kurt” diğer tarihi
romanlardır. Psikolojik bir roman olan “Ruh Adam”da ise bir bakıma kendi portresini
çizmiştir.Atsız’ın şiirleri “Yolların Sonu” adı ile kitap halinde defalarca
basılmıştır. “Türk Ülküsü”, “900.Yıldönümü”, “Türk Tarihinde
Meseleler” gibi eserlerinin yanı sıra “Dalkavuklar Gecesi” ve “Z Vitamini”
adlı iki de mizahi romanı vardır. (Orkun, Mayıs 1988, Sayı:3) |